Cengiz-name Destanı
Ortaasya’da yaşayan Türk boyları arasında XIII. yüzyılda doğup gelişmiştir.
Cengiz nâme Moğol hükümdarı Cengiz’in hayatı, kişiliği ve fetihleri ile
ilgili olarak Cengiz’in oğulları tarafından idare edilen Türkler tarafından
meydana getirilmiştir. Orta Asya’da yaşayan Türkler özellikle de Başkurd,
Kazak ve Kırgız Türkleri, Cengiz destanını çok severek günümüze kadar
yaşatmışlardır. Cengiz-nâme’de, Cengiz bir Türk kahramanı olarak kabul
edilmekte ve hikâye Türk tarihi gibi anlatılmaktadır.
Cengiz,
Uygur Türeyiş destanının kahramanları gibi gün ışığı ile Kurt-Tanrı’nın
çocuğu olarak doğar. Cengiz-nâme, Moğol Hanlarının destanî tarihi olarak
kabul edildiğinden tarih araştırıcılarının da dikkatini çekmiştir. XVII.
yüzyılda Orta Asya Türkçesinin değerli yazarı Ebü’l Gâzi Bahadır Han,
“şecere-i Türk” adlı eserinde “Cengiz-Nâme”nin 17 varyantını tesbit ettiğini
söylemektedir. Bu bilgi, bu destanın, Orta Asya’daki Türkler arasındaki
yaygınlığını göstermektedir.
Orta Asya Türkleri, Cengiz’i islâm
kahramanı olarak da görmüşler ve ona kutsallık atfetmişlerdir. Batıdaki
Türkler tarafından ise Cengiz hiç sevilmemiştir. Arap tarihçilerinin, bu
hükümdarı islâm düşmanı olarak göstermeleri ve tarihî olaylar onun
sevilmemesinde etkili olmuştur. Moğolların Anadolu�ya saldırgan biçimde
gelip ortalığı yakıp yıkmaları, Bağdat’ın önce Hülâgu daha sonra Timurlenk
tarafından yakılıp yıkılması, Timurlenk’in Yıldırım Beyazıd’la sebebsiz
savaşı gibi tarihi gerçekler, Cengiz’in de diğer Moğollar gibi sevilmemesine
sebeb olmuştur. Cengiz-Nâme batıda yaşayan Türkler’in hafıza ve gönüllerinde
yer almamıştır. “Cengiz-Nâme”nin Orta Asya Türkleri arasında bir diğer adı
da ” Dâstân-ı Nesl-i Cengiz Han”dır. Edige Bu destanda XIII yüzyılda Hazar
denizi kıyısında kurulan Altınordu Hanlığının XV. yüzyılda Timurlular
tarafından yıkılışı anlatılmaktadır.
Destanın adı, Altınordu Hanı ve bu
destanın kahramanı Edige Mirza Bahadır’a atfen verilmiştir. Edige Mirza
Bahadır’ın devletini ayakta tutabilmek için yaptığı büyük mücadeleler,
ölümünden sonra XV. yüzyılda destan haline getirilmiştir. 1820′yılından
itibaren yazıya geçirilen Edige destanının Kazak-Kırgız, Kırım, Nogay,
Türkmen, Kara Kalpak, Başkırt olmak üzere altı rivâyeti tesbit edilmiştir
Çeşitli Türk guruplar arasında Alp Er Tunga ve Oğuz Kağan gibi ilk Türk
destanlarının izlerini taşıyan Türk kahramanlık dtünya görüşünü temsil eden
burada bahsi geçenler kadar yaygınlaşmamış ortak edebiyat geleneği içinde
yer almamış pek çok başka destan örneği bulunmaktadır.
Osmanlı sahasında destandan hikâyeye
geçişte ara türler olarak da nitelendirilen çok tanınmış ve bir çok Türk
topluluklarınca da bilinen Köroğlu örneği yanında daha sınırlı alanlarda
tesbit edilen Danişmendname , Battalname gibi ilgi çekici örnekler de
bulunmaktadır.
Not:
İçerik, internetten alıntılanarak derlenmiştir…
|